DİĞER
K24'te Aralık ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Savaşkurt'un meydan okuması Türkiye sinemasında artık dile düşen taşra anlatısına karşı bir yerde konumlanıyor. Uzaklara bakan ressam, kentli adamın sıkıntısı, bozkırın ortasındaki entelektüel ya da yarı aydın adamlardan ve kadınlardan uzağa düşen bu anti anlatım hikâyeye öyle bir mesafe koyuyor ki, izleyiciye alan açıyor."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Son zamanlarda nesnelerdeki gizli şiddetin peşine düşen birçok genç çağdaş sanatçı da var, endüstriyel nesnelerin karanlık tarafları... Toplumsal bilinçdışında travmatik bir an, hem sanatçının hem de metalik aletlere bakan kişinin aklına musallat oluyor olabilir."
"Sempozyum bir kapanıştı. Gülten Akın zaten diğer birçoğundan çok daha zor geçmiş bu yılın yazarıydı. Varlığı ve yazdıklarıyla onun bu yıla denk düşmesi sanki sadece tesadüf değildi. Tüm bir yıl boyunca Nilüfer ve çevresinde toplumun farklı katmanlarından insanlar onu okumuş, okuyanlardan, tanıyanlardan dinlemişti. Binin üstünde çocuk 23 etkinlikte, fabrika işçileri, mahkumlar, anma yılının teması olan 'yaratıcılığın izinde' koşmuşlardı..."
"Pınar Kür kurguya büyük önem veren ve bunu ilk kitabından başlayarak ustalıkla başaran bir yazar olmakla birlikte, kendini kurgunun arkasına fazlasıyla saklayan bir yazar değildir. Özellikle romanlarında hemen her zaman kendi akranı diyebileceğimiz kişileri yazar. Bu da onun kendi kuşağının dönümlerini tam zamanında yakalamasına yarar."
"Pınar Kür’ün öykülerinin dikkat çekici bir başka özelliğini de olayların kurgulanışında görürüz. Hikâyesi anlatılan, hayli sönük, solgun bir 'yaşamama' hali de olsa, öykü ilerledikçe çözüleceğini umduğumuz, kapalı, merak uyandıran bir şeyler vardır ortada."
"Hikâye olmaya aday bir fikri dilde, anlatımda, kurguda özgün kılarak işlemek kolay değil ama günün her ânı o fikirle hemhal olmak, hikâyenin olgunlaşma sürecinin içinden geçmek çok güzel bir deneyim."
“18 yaṣımda Ludwig Mies van der Rohe’nin Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’e yaptığı anıtı görünce mimarlık okumaya karar verdim. Mimarlığın toplumu geliṣtirebilen ve politik bir tavır almaya izin veren bir alan olması beni heyecanlandırmıştı. Sanat pratiğimde aradığım gerçeklik beni mimarlıktan uzaklaṣtırmıyor. Sadece daha özgür bir ortamda var olmamı sağlıyor; yani yaratıcı bir kaosun var olabildiği bir olanaklar alanı.”
“'Kestim Kara Saçlarımı' şiiri ve aynı addaki kitap 1960’ta yayımlanmıştı. Ben bu şiiri ‘60’ların ikinci yarısında, Mülkiye öğrenciliğim sırasında okudum. Zihnime sonsuzca kazınmış şiirlerden biridir. Gülten Akın’ın adı o yılların şiir artalanında esen, bazen büyülü bazen uzak rüzgârlardan biriydi. Uzaklığın olası nedenlerinden biri, 20. yüzyılın ilk üç çeyreğinde ‘kadın şair’ kavramının ve imgesinin hâlâ ufuk dışı kalması olabilir."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.